Sevmek, sevilmekten nasıl bu kadar güzel olabiliyor?

Sevmek, sevilmekten nasıl bu kadar güzel olabiliyor?

O gün takvim 17 Ocak 2012’yi gösteriyordu.

Yeniyılın ilk ayında yeni bir ilişkiye başlamak. Planlasam kesinlilkle gerçekleştiremeyeceğim bir şeydi bu, kendiliğinden oluverdi, el yordamıyla yolunu buldu, yerini bildi.

Bugünse 17 Ocak 2014.
İki yılı kazasız belasız doldurmanın şerefine yazıyorum şimdi.

Hafif rüzgarlı bir ilişki bu. Ama sağanak yağışlı değil. Dalgalı denizden çok, liman. Güvenli koylarda dolaşıyormuşum gibi onunlayken. Başımı omzuna dayadığımda dünya bitiyor, saatin kaç olduğunun bir önemi kalmıyor. Yüzüme dökülen perçemi sol eliyle çekip arkaya atıyor, yanağımı okşuyor. Ben gülümsüyorum hafiften, gözlerim kapalı.

Her şey ne güzel, parlak, canlı.

Yaşamanın muhteşem olduğunu düşündüğüm anları tecrübe ediyorum. Aitlik hissi gark oluyor o an bedenime. Sahip olduğum o kadına, kendimi ait hissediyorum. Bu beni esir etmiyor aksine özgürleştiriyor. Söylediği sözler kulaklarımda çınlıyor. Tekrar ve tekrar.

Bazen karamsar duygularla uğraşıyorum, kaybetme korkusunun tetiklediği, bağlanma korkusunun hayat verdiği o melankolik ruh hali. Kötü senaryolar geçiyor aklımdan konvoy halinde. Susturuyorum sesleri, aklımdaki görüntüleri karalıyorum. Kötü düşünmemeliyim diyorum. Ânı yaşamalı, sonrasını boşvermeli. Olmuyor. Ruhum hep vazgeçmeye meyilli.

Ama sesini duyunca unutuyorum hepsini. Perdeleri açıyorum, mutluluk doluyor pencereden içeri. Karamsarlığa kapıldığımda çekip çıkarıyor karanlıktan beni.

Tam otuz yıldan sonra karşıma çıkan bu duygu, elimi kolumu bağlıyor, tecrübesiz bırakıyor. İlk defa olduğundan mı belli olmayan bir toylukla hareket ediyorum onun yanında.

Sevmek, sevilmekten nasıl bu kadar güzel olabiliyor?

Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

reklam

reklam

reklam reklam